RÖPORTAJ: MELDA ENNEKAVİ



Melda Ennekavi

Maya Medya Sosyal Medya Projeler Direktörü & Marie Claire Online İçerik Yöneticisi

Selam Melda, bugünlerde nelerle uğraşıyorsun?

İş değişikliği sebebiyle yeni rutinime adapte olmakla meşgulüm. Facebook, twitter ve instagram sayesinde sosyal medya kelebeği olduğumu söyleyebilirim. Ayrıca duraklama dönemine giren diziler yüzünden de açlığımı bastıracak yeni keşifler peşindeyim. 

Bize bu senenin modasıyla ilgili ipuçları verir misin?

Bu sezon kadınlığınızı ikinci plana atıp androjen bir görünüme bürünebilir ya da Kurt Cobain’e saygı duruşunda bulunabilirsiniz. Bunlar da yetmezse 1950’li yıllara doğru ufak bir yolculuğa çıkın. Pantolon ve ceket ikilisi, oversize kabanlar, Marc Jacobs’ın seksi saten gecelikleri… Bu kış sezonunu tek bir kadın tipine takılarak geçirmeyin sakın! Biz artık yaza geçtik, kışı boşver derseniz; metalik tonları bürünüp uzay çağına saygı duruşunda bulunun ya da erkek arkadaşınıza çaktırmadan beyaz gömleğine el koyun! Abartılı çiçek baskılar, logo’lar, pastel tonlar ve Kristen Stewart’ı çok sevindirecek crop top’lar… 2014 İlkbahar-Yaz sezonu hiç de sıkıcı geçeceğe benzemiyor!

Senin üzerinde bu sene en çok göreceğimiz parça hangisi?

Henüz benim de bir fikrim yok! Genellikle bir parçaya takılıp bıkana kadar onu giyiyorum. Bu dönem favorim siyah uzun yelek. Cigarette pantolonlarla ya da mini elbiselerle de giyiyorum. Casual bir kıyafete bir anda cool bir hava katabiliyor. İlkbaharda beni en çok heyecanlandıran ince kumaş renkli blazer’larım. En çok onları giymek için sabırsızlanıyorum. Simlerle kaplı minik topuk ayakkabılarımı da aldığımdan beri her fırsatta giymeye çalışıyorum. (yeni gözbebeğim)




Peki, dönem kıyafetlerine gelelim. Senin favorin hangi dönem?

Biraz klişe bir cevap gibi gelse de 1980’lerin rengarenk dünyasına bayılıyorum. Birçok insan vatkalardan kaçsa da favori ceket ve gömleklerimde hala kullandığımı itiraf etmeliyim! ‘Carrie Diaries’, bu yılların kuralsızlığını ve abartılı bakış açısını yansıtma da oldukça başarılı. Audrey Hepburn’ün gardırobuna da ‘Seni uzaktan sevmek’ adlı çalışmamı ithaf etmek istiyorum. Çok beğensem de nadir zamanlar dışında yalın ve sofistike bir kadın gibi giyinmeyi beceremiyorum. 



Gardırobunun sahip olduğu en değerli vintage parçadan bahsetsen?

Babaannemin, anneannemin ve annemin hediye ettiği aksesuarlar… Ayrıca yurtdışına çıktığım zamanlarda da mutlaka bir bit pazarı bulup kolye veya yüzük almaya çalışıyorum.  Bir tek bende olduğunu bildiğim ve manevi değer taşıyan parçalar her daim vazgeçilmezim. Saç aksesuarı olarak kullandığım ikinci el eşarplarımı da es geçemem!

Vintage ve ikinci el kıyafetleri günlük hayatta nasıl kombinliyorsun?

Eski bir kimonoyu masmavi simli ayakkabılarla giyebilirken V yaka desenli bir elbiseyi maskulen trend’lere gönderme yapan yeleklerle bir arada kullanabiliyorum. Giyinmenin matematiksel bir işlem olduğuna inanmıyorum. Kesin doğruları veya yanlışları yok. Genellikle içimden nasıl gelirse öyle giyiniyorum. Ama tozlu sandıklardan çıkmış gibi de durmak istemem tabii!

House of Austen’dan en sevdiğin beş ürünü bizim için seçer misin?

Hepsi çocuğum gibi ayırt edemiyorum. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder